Written by 11:12 am Sempozyum

HİCRÎ BEŞİNCİ ASRIN İSLÂMÎ İLİMLERİN GELİŞMESİNDEKİ YERİ ULUSLARARASI SEMPOZYUMUNA ÇAĞRI

HİCRÎ BEŞİNCİ ASRIN İSLÂMÎ İLİMLERİN GELİŞMESİNDEKİ YERİ ULUSLARARASI SEMPOZYUMUNA ÇAĞRI

Asır Asır İslâmî İlimler projesi kapsamında Hicri Beşinci Asrın İslâmî İlimlerin Gelişmesindeki Yeri adıyla düzenlemekte olduğumuz uluslararası sempozyumumuza sizleri bir tebliğ ile katılmaya davet ediyoruz.

Gerekçe

İslâmî ilimlerin kaynağını, usulünü, nasıl başladığını ve ilk asırlarda nasıl geliştiğini öğrenmek oldukça mühim bir konudur. Zira daha sonraki dönemlerde ve günümüzde gelinen noktayı görebilmek, nasıl bir evrilme yaşadığını anlayabilmek için ortaya çıkış ve gelişme sürecini iyi bilmek gerekir.

Biz de İslâmî ilimlerin nasıl ve hangi şartlarda zuhur ettiğine, nasıl bir süreçten geçtiğine dair bazı tespitlerin yapılmasına imkân vermek amacıyla İslâmî ilimlerin zuhûr ettiği ilk asrı ve ondan sonraki yüzyılları, Asır Asır İslâmî İlimler üst başlığıyla uluslararası sempozyumlar serisi halinde işlemekteyiz. Bu çerçevede her bir yüzyılı bir sempozyuma konu ederek, o asırdaki İslâmî ilimleri bir bütün olarak incelemekte ve günümüze kadar getirmeye çalışmaktayız. Bununla, temel İslâmî ilimlerin nasıl ortaya çıktığını, nasıl geliştiğini, hangi konularla başladığını, bunların nasıl bir seyir takip ettiğini, yüzyıllar sonra bugün bildiğimiz hususlarla ne derecede örtüştüğünü, bugün İslam alemi olarak yaşamakta olduğumuz birtakım sorunlarla bir alakasının olup olmadığını, tarihî süreç içerisinde bir yerlerde bazı kırılmaların, değişimlerin, farklılaşmaların yaşanıp yaşanmadığını ortaya koymak, böylece İslam ilim, kültür ve medeniyetine katkı sağlamak hedeflemekteyiz.

İslâmî ilimler açısından hangi asırlarda daha çok ilmî etkinlik ve hizmetlerin ortaya konulduğunu, hangi asırların ilmî faaliyetler bakımından daha zengin ve daha parlak olduğunu, hangi asırlarda ilmî çalışmaların zayıf ve yetersiz kaldığını; ilmî faaliyetlerin zengin veya zayıf olmasının, o asırlardaki genel gidişatla, yönetim, siyaset ve sosyo-kültürel durumlarla ilişkisinin ne düzeyde olduğunu, toplumsal şartların ilmî faaliyetlerin azalıp çoğalmasında, kaliteli veya zayıf olmasında nasıl bir rol oynadığını, hangi şartlarda ilimlerin çeşitlenip zenginleştiğini, hangi koşulların ilmî çalışmaları gerilettiğini, ilmî hizmet ve faaliyetlerin coğrafi bölgelerle ve o bölgelerdeki insan, iklim, doğa gibi unsurlarla bir ilişkisinin olup olmadığını, herhangi bir asırda herhangi bir bölgede ilmî faaliyetler çeşitlenip zenginleşmişse bunda hangi faktörlerin etkin olduğunu tespit etmeye gayret göstermekteyiz.

Daha Önceki Faaliyetler

Asır Asır İslâmî İlimler: Hicrî Birinci Asır Uluslararası Sempozyumu başlığıyla hicrî birinci asırda İslâmî ilimlerin doğuşunu, kuruluşunu, yeşermesini ortaya koymaya çalıştık. İslâmî ilimlerin doğup neşv ü nema bulmasında Hz. Peygamber ve sahabenin yerini ve rolünü göstermeye çalıştık. Yine bu asırda tâbiûn halkasına mensup âlimlerin
İslâmî ilimlerin gelişmesindeki konumlarını ve etkilerini gözler önüne sermeye çalıştık. Bu asırda meydana gelen gelişmeleri, bunların sebeplerini, sonuçlarını ve daha sonraki asırlara yansımalarını serdetmeye gayret ettik. İstanbul
Üniversitesi olarak düzenlediğimiz sempozyuma 16 farklı ülkeden Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak 180 civarında tebliğ gönderildi. Bunların tamamını iki gün içerisinde sunmak mümkün olmadığı için, muhtelif kriterlere göre seçilen 50 tebliğ, 24-25 Ekim 2019 tarihinde İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi konferans salonlarında çok sayıda dinleyicinin de katılımıyla sunuldu. Tebliğler, hakem sürecinden sonra edit kitap halinde Hicrî Birinci Asırda
İslâmî İlimler
(İstanbul: Ensar Neşriyat, 2020, 2 cilt) adıyla e-kitap olarak neşredildi.

2020 yılında pandemi sebebiyle ara verdiğimiz bu faaliyetimizi 2021 yılında Asır Asır İslâmî İlimler: Hicrî İkinci Asrın İslâmî İlimlerin Oluşumu ve Şekillenmesindeki Yeri Uluslararası Sempozyumu başlığıyla sürdürdük ve bu asırda İslâmî ilimler alanında meydana gelen gelişmeleri işledik. Bu asrın ilk otuz –otuz beş yılında tâbiûn neslinin etkisi devam etmektedir. Onların ardından dizlerinin dibinde yetişmiş olan tebe-i tâbiîn nesli gelmektedir. Bütün bunların İslâmî ilimlerin gelişmesindeki katkılarını inceledik. Bu asrın en önemli simalarından olan İmam Ebû Hanife’yi ve İmam Malik’i ve bunların ilmî faaliyetlerini irdeledik. Bu dönemde ortaya çıkan mezhepleri, bunların daha sonraki dönemlere olan etkilerini, tefsir, hadis, fıkıh, kelam, akaid, tasavvuf, Arap dili ve belagati, kıraat, siyer, İslam tarihi, dinler tarihi gibi alanlarda öne çıkmış alimleri, eserlerini, etkilerini muhtelif yönleriyle ortaya koyduk. Bu alanlarda yazılmış ilk kurucu metinleri, bu metinlere can veren kurucu şahsiyetleri muhtelif çalışmalarla tanıtmaya gayret ettik. Ayrıca bu asırda ortaya çıkmış olmaları hasebiyle öne çıkan önemli hususlar olan mihne hâdisesini ve tercüme faaliyetlerini de kısmen işlemeye çalıştık. İstanbul Üniversitesi olarak düzenlediğimiz sempozyumda uluslararası bir kuruluş olan ve kısaca IKSAD diye bilinen İktisadi Kalkınma ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü ortağımız olmuştur. Sempozyuma büyük ilgi gösterildi. 14 farklı ülkeden Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak 100 civarında tebliğ gönderildi. Pandemi sebebiyle 22-23 Ekim 2021 tarihinde çevrimiçi olarak gerçekleştirilen sempozyumda 62 tebliğ sunuldu. Bazı tebliğler, hakem sürecinden sonra edit kitap halinde Hicrî İkinci Asırda İslâmî İlimler (Ankara: IKSAD Yayınları, 2022, 5 cilt) adıyla e-kitap olarak neşredildi.

2022 yılında Hicrî Üçüncü Asrın İslâmî İlimlerin Gelişimindeki Yeri Uluslararası Sempozyumu başlığıyla üçüncü sempozyumumuzu düzenledik ve burada da muhtelif ilimlerin gelişmesinde hicrî üçüncü asrın rolü üzerinde durduk. Bu çalışmada hicrî üçüncü asrın tefsir, hadis, fıkıh, kelam, mezhepler tarihi, tasavvuf, Arap dili, kıraat; ayrıca tarih, siret, coğrafya, astronomi, edebiyat gibi alanlarda tebârüz etmiş önemli isimlerini ve ortaya konulmuş mühim eserlerini işledik. Bu asır âdeta hadis ilminin altın çağıdır. Buhârî ve Müslim başta olmak üzere hadis alanının en önemli isimleri, Sahîh-i Buhârî, Sahîh-i Müslim gibi en muteber eserleri bu asırda vücut bulmuştur. Vefat tarihi bu asırda olduğu için İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel gibi alimler de bu asrın çok mühim simaları olarak işlendi. Bakiy b. Mahled, Yahya b. Sellâm gibi tefsir alanında tebârüz etmiş şahsiyetler ve daha birçok alim ve eserleri de bu kapsamda ele alındı. Bu asır, tercüme faaliyetleri gibi çok mühim olayların ve mihne gibi son derece üzücü hâdiselerin etkin olduğu bir asırdır; bu bakımdan bunlar da irdelendi. Bu sempozyumumuza da büyük ilgi gösterildi. 16 farklı ülkeden Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak 118 civarında tebliğ gönderildi. Düzenleme kurulumuz ve Bilim ve Danışma kurulumuz bunların arasından 106 tanesini sunum için münasip buldu. Sempozyum 25-26 Kasım 2022 tarihinde İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi konferans salonlarında aynı anda üç ayrı salonda paralel olarak gerçekleştirildi. İstanbul Üniversitesi olarak düzenlediğimiz sempozyuma Fas’tan Abdülmelik Sa’di Üniversitesi ile Hindistan’daki el-Ma’hed el-Alî el-İslâmî, yine Fas’tan Muhteberu el-Ulûm el-İslâmiyye ve IKSAD sempozyumdaki ortaklarımız olmuşlardır. Bu tebliğlerden bazıları, kitap bölümü olarak yayımlanmak üzere gönderilen daha başka çalışmalarla birlikte hakem sürecinden sonra edit kitap halinde basılmıştır. Türkçe ve İngilizce olanlar Hicrî Üçüncü Asırda İslâmî İlimler adıyla Ankara’da IKSAD Yayınları arasından 2023 yılında e-kitap olarak neşredilmiştir. Arapça olanlar ise el-Ulûm el-İslâmiyye fi’l-Karni’s-Sâlis el-Hicrî adıyla Fas’ta uluslararası bir yayınevi olan ed-Dâr el-Mağribiyye li’n-neşr ve’t-tevzî’ tarafından Ocak 2024’te basılmıştır.

2023 yılında Hicrî Dördüncü Asrın İslâmî İlimlerin Gelişimindeki Yeri Uluslararası Sempozyumu başlığıyla düzenlediğimiz dördüncü sempozyumumuzda bu asırda İslâmî ilimlerin nasıl bir seyir ve gelişme gösterdiğini ele aldık. Hicrî dördüncü asırda tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf, Arap dili, tarih, felsefe, tıp ve benzeri pek çok alanda çok mühim alimler yetişmiş, çok önemli eserler vücuda getirilmiştir. Bu cümleden olarak İbn Cerîr et-Taberî, Ebû Mansûr Muhammed el-Mâtürîdî, Ebu’l-Kasım el-Belhî, Ebû İshak ez-Zeccâc, Ebû Bekir İbnu’l-Münzir, Ebû Müslim el-Isfehânî, İbn Ebî Hâtim er-Râzî, Ebû Cafer en-Nehhâs, Ebû Bekir el-Cessâs, Ebu’l-Leys es-Semerkandî gibi alimleri zikretmek gerekir. Ebû Abdirrahman en-Nesaî, Ebu’l-Kasım et-Taberânî, Ebû Hatim İbn Hibbân, Ebu’l-Hasan ed-Dârekutnî, Ebû’l-Hasan el-Eş’arî de son derece önemli isimlerdir. Hallac-ı Mansûr, Ebû Nasr es-Serrâc, Ebû Tâlib el-Mekkî, Ebu’n-Nasr Muhammed el-Farabî, Ebû Bekir b. Huzeyme Muhammed b. Zekeriya er-Razi de oldukça şöhret bulmuş alimlerdir. Yukarıda izah edildiği üzere birçok yönden büyük önem arz eden bu asırda olup bitenleri –daha önceki üç asırla ilgili yaptığımız gibi- akademik ve ilmî bir üslup ile ele alıp incelemenin faydalı olacağı kanaatiyle böyle bir etkinlik düzenledik. Sempozyumumuza ülkemizden 45, yurt dışından da 74 olmak üzere toplam 119 tebliğ gönderildi. Bunların bir kısmı ortak hazırlanmıştır. Bunu da hesaba kattığımızda sempozyuma katılmak isteyen bilim insanlarımızın sayısı 125 civarında olmuştur. Bu tebliğler önce düzenleme kurulu tarafından titizlikle incelenmiş; toplam 83 tebliğ programa alınmıştır. Bu tebliğler 17-18 Kasım 2023 tarihlerinde İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi konferans salonlarında sunulmuştur. Bu tebliğlerden kitap bölümü formatına dönüştürülenler ile bunların dışında gelen bazı çalışmalar kitap bölümü halinde e-kitap şeklinde editöryal bir kitap olarak uluslararası bir yayınevi tarafından basılacaktır. İstanbul Üniversitesi olarak düzenlediğimiz sempozyuma Fas’tan Câmiatu Abdelmalek es-Sa’dî Kulliyetu Usûli’d-Dîn Dekanlığ; yine Fas’tan Câmiatu Muhammed el-Evvel Faculté Pluridisciplinaire bünyesinde bulunan Muhteberu Kadaya’t-Tecdîd fi’d-Dirâsâti’l-İslmiyye ve’l-İnsâniyye Müdürlüğü, Fas’tan Câmiatu Abdelmalek es-Sa’dî bünyesinde bulunan Muhteberu’l-Ulûmi’l-İslâmiyye Müdürlüğü, Bulgaristan/Sofya Yüksek İslam Enstitüsü Rektörlüğü ve İstanbul Dâru’l-Fünûn İlahiyat Vakfı ortaklarımız olmuşlardır.

HİCRÎ BEŞİNCİ ASRIN İSLÂMÎ İLİMLERİN GELİŞİMİNDEKİ YERİ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU

2024 yılında da Hicrî Beşinci Asrın İslâmî İlimlerin Gelişimindeki Yeri Uluslararası Sempozyumu başlığıyla muhtelif ilimlerin hicrî beşinci asır açısından incelenmesi hedeflenmektedir.

Neden Hicri Beşinci Asır

Hicrî beşinci asır, her açıdan oldukça canlı, yoğun ve hareketli geçen bir asırdır. Bu açıdan ardı sıra gelen asırlar üzerinde de çok etkili olmuş ve iz bırakmıştır. Bu dönemde yaşanan hâdiseler, kargaşalar, yapılan savaşlar, ortaya konan fikirler, yetişen âlimler, telif edilen eserler, daha önce yazılmış eserler üzerine yapılan şerhler, hâşiyeler ve daha pek çok açıdan hicrî beşinci yüzyıl, diğer asırlar arasında tebârüz etmiştir. Daha önce ortaya konulan düşüncelerin yeniden yapılandırılarak sistemli, düzenli, disiplinli bir hâle sokulması da bu asra bir ayrıcalık katmıştır. Öte yandan asrın âlimlerinin çok yönlü olmaları; aynı zamanda birkaç farklı ilim alanında şöhret kazanmış olmaları, eserlerinin farklı alanların kaynak kitapları hâline gelmiş olması da asrın dikkat çeken bir özelliğidir. Hicrî beşinci asır, ilmin, sadece belli şehir ve bölgelerle sınırlı kalmayıp İslam âleminin geniş coğrafyasına yayılmış olmasıyla da önemlidir. Hatta İslâmî ilimlerin, ilk ve temel menba olan Mekke-Medine-Dimaşk-San’a-Bağdat gibi şehirlerden daha fazla Buhara, Semerkant, Merv, Rey, Isfehan, Nisabur, Belh, Rey’de kısaca İran-Horasan-Mâverâünnehir bölgesinde neşvu nemâ bulup yaygınlaştığını ve önemli âlimlerin buralarda yetiştiğini, mühim eserlerin buralarda telif edildiğini söyleyebiliriz. İslamî ilimler, mezhepler, dinî akım ve anlayışlar, eğitim-öğretim, yaşanan tabiî olaylar, suikastlar, taht kavgaları, batınî hareketler vb. açısından da asır, üzerinde durulması gereken bir nitelik arz etmektedir. Haçlı savaşlarının bu asırda başlamış olması, bugün melül ve mahzun bir durumda olan Kudüs’ün Hz. Ömer döneminden beri Müslümanların elindeyken bu asırda tekrar Hristiyanların eline geçmesi de bu asrın oldukça öne çıkaran bir yönüdür.

Bütün bunlara ve daha pek çok başka önemli hâdiselere sahne olması hasebiyle hicrî beşinci asrı bu yılki sempozyumumuza konu edindik. Burada hicrî beşinci asır derken, zaman bakımından hicrî 400-499, milâdî 1010-1107 yılları arasını; mekân bakımından ise bir ucu Çin seddine diğer ucu Atlas Okyanusuna; kuzeyde Aral Gölü’nden güneyde Yemen-Umman Denizine kadar uzanan coğrafyayı kastediyoruz. Buna Cebel-i Târık’tan Fransa sınırına kadar olan Endülüs Emevi Devletini de eklemek icap eder. Belirtilen bu yıllar arasında sınırlarına işaret edilen İslam coğrafyasında yaşanmış önemli hâdiseleri, ömür sürüp vefat etmiş olan âlimleri, yazılmış önemli kitapları ve benzeri hususları bu sempozyumda detaylı bir şekilde işlemeyi planlıyoruz.

Hicrî Beşinci Asırda Dünya

Bu asırda İslam alemi dışındaki dünyada da bazı önemli hâdiseler gerçekleşmiştir. En başta belirtmek gerekir ki, bu asırda Çin güçlü hanedanlıklar tarafından idare edilmektedir. Kore çalkantılar içindedir. Hindistan, birlik ve bütünlükten uzak küçük devletçiklerden ibarettir. Rusya bölgesinde güçlü bir yapı söz konusu değildir. Güney bölgesinde bulunan Peçenekler büyük tehlike arzedecek kadar güçlü değillerdir. Avrupa’da Normanlar, Bulgarlar daha etkilidirler. Bizans bölgenin en etkin gücü olma vasfını sürdürmektedir. 1010-1011 yılları arasında Kore’de İkinci Goryeo-Kitan savaşı gerçekleşmiştir. Kore kralı yenilmiş ve geçici olarak başkentten kaçmak zorunda kalmıştır. Ancak Kitan güçlerinin bir süre sonra geri çekilmeleriyle yeniden başkente gelebilmiştir. 1014 yılında II. Basel’in Bizans orduları, Kleidion Muharebesinde Bulgaristanlı Samuel’i yenmiş ve büyük bir zafer elde etmiştir. Bir süre Müslümanların elinde kalan Sicilya 1061-1091 yılları arasında Normanlar tarafından idare edilmiştir. 1065 yılında Garcia yönetimi altındaki Galçiya Krallığı ve Portekiz’in bağımsız olması da bu dönemde olmuştur. 1066 yılında yaşanan Stamford Köprüsü Muharebesinde son Anglo-Sakson kralı Harold Godwinson, Norveç kralı III. Harold’u yenmiştir. Yine aynı yıl yaşanan Hastings Muharebesinde Normanlı William, İngiltere’yi ele geçirmiştir. 1072’de de Golpejera Muharebesi, Kastilya kralı II. Sancho ile kardeşi VI. Alfonso arasında gerçekleşmiş ve kral, kardeşinin ordusunu dağıtmıştır.

Hicrî Beşinci Asırda Dinler

Bu asırda İslam dışında Hristiyanlık da gücünü ve etkisini sürdürmüştür. 1054 yılında Hristiyanlık Katolik Kilisesi ve Ortodoks Kilisesi olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Hristiyanlık açısından oldukça mühim olan bu gelişmeyle din bir anlamda ikiye bölünmüştür. Aynı dönemlerde bütün Kuzey Avrupa’nın Hristiyanlaşmasının ardından Ruslar Hristiyanlığa geçmişlerdir. Yahudilik diğer asırlarda olduğu gibi bu asırda da pek varlık gösterememiştir. Yahudiler genelde ticârî faaliyetler içinde bulunmuşlardır. Başta tababet olmak üzere ilimle uğraşan Yahudi alimler de mevcuttur. Yine bunlar halifeler-sultanlar-krallar nezdinde yer edinmek ve onlara hizmet etmek için uğraş vermişlerdir. Hinduizm, Cayinizm, Budizm gibi dinler bilhassa Hindistan coğrafyasında varlığını sürdürmektedir. Zaman zaman bu dinlerin kendi bünyelerinde muhtelif tartışmalar yaşanmış; farklı düşünce ekolleri ortaya çıkmıştır. Çin-Japonya bölgesinde de Budizm yanında Konfüçyanizm, Taoizm, Şintoizm gibi dinî/felsefi akımlar etkilidir. Mecûsilik ve Sâbiîlik dinleri bölgede mevcut ise de hem müntesipleri oldukça azdır hem de herhangi bir etkinlikleri yoktur.

Hicrî Beşinci Asırda Mezhepler

Bu asırda artık etkin itikâdi mezhep olarak Eşariliği görmekteyiz. Pek çok ünlü alim bu mezhebe mensuptur ve mezhebin fikir ve düşüncelerini teyid edip destekleyen, haklılığını ortaya koyan muhtelif kitaplar yazılmaktadır. Mâtürîdilik mevcut ise de Eşarilik kadar etkin ve yaygın değidir. Mutezile hâlâ belli bir güce sahiptir ancak önceki asırlarda sahip olduğu gücünü ve etkisini kaybetmiştir. Ama etkili ve güçlü Mutezili alimler varlığını sürdürmektedirler ve muhtelif alanlarda önemli eserler vücuda getirmeketdirler. Kâdî Abdulcebbâr, Mutezilenin usûl-i hamsesini bu asırda şerh etmiş ve yaptığı şerh çok ilgi görmüştür. Selçuklu sultanı Tuğrul Bey’in baş veziri Ebû Nasr Kundurî, Mutezili bir zat idi. Onun sayesinde Mutezile, Selçuklu yurdunda kısmen etkili olmuştur. Tuğrul Bey vefat edip yerine Alparslan geçince, Kundurî’nin görevine son verilmiş ve yerine Eşari olan Nizamülmülk getirilmiştir. Nizamülmülk başta Bağdat olmak üzere muhtelif şehirlerde kurduğu Nizamiye medreslerinde Eşarî hocalara görev vermiş, bu sayede Eşarilik ziyadesiyle yaygınlaşmıştır. Bu asırda Şia da varlığını sürdürmektedir. Bilhassa Fatımî Devletinin –ki daha sonra halifelik iddiasında da bulunmuşlardır- ve Büveyhilerin Şiî olması bu mezhebi etkin kılmışsa da mezhebin halk arasında itibar görmesi ve yaygınlık kazanmasından bahsedilemez. Bâtınî hareketler bu asırda oldukça etkilidirler. Bilhassa Şiî-İsmaililer, Alamut Kalesine yerleşen Hasan Sabbah’ın önderliğindeki Haşhaşiler diye de bilinen Sabbahiler, tehlikeli bir durum arzetmektedirler. Baskı ve şiddet uygulamalarıyla halk arasında büyük korku salmışlardır. Ayrıca fedailer tarafından düzenlenen suikastlar sayesinde Selçuklu sarayında da endişe meydana getirmişlerdir. Ne yazık ki Selçuklu Devletinin en kudretli veziri Nizamülmülk, 485/1092 yılında bunlar tarafından sarayda düzenlenen bir suikastla öldürülecektir. Karmatiler de bu dönemlerde zaman zaman tehlike arz etmişlerdir. Hicrî beşinci asırda varlığını sürdüren diğer bir Bâtınî mezhep de Kerramilerdir. Bunlar zaman zaman alimler üzerinde korku yaratmak, halkta endişe oluşturmak suretiyle yayılmaya çalışmışlardır.

Amelî/Fıkhî mezhepler olarak da Şâfiilik İslam coğrafyasının neredeyse her yerinde oldukça yaygın bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Mavaraünnehir bölgesinde ise Hanefilik daha etkindir. Irak, Mısır, Kuzey Afrika ve Endülüs bölgesinde Mâlikîlik güçlü bir mezheptir. Endülüs bölgesinde bilhassa İbn Hazm’ın etkisiyle Zâhiriyye de etkindir. Başta Suriye-Irak bölgesi olmak üzere Hanbelilik de yaşanmaktadır. Caferilik bilhassa Şia arasında yaygın olarak benimsenmiştir.

Hicrî Beşini Asırda İslam Coğrafyası

Buna göre bugünkü ülke isimleriyle söyleyecek olursak Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Afganistan, Doğu Türkistan (Uygur bölgesi), Pakistan, Bangladeş, Hindistan’ın büyük kısmı, İran, bütün Arabistan coğrafyası, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Fas dâhil bütün Kuzey Afrika, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Anadolu’nun tamamı, Sicilya gibi çok geniş bölgeler, İslam coğrafyası olarak bilinmekte idi. Bu dönemde haritadan da anlaşıldığı üzere İslam coğrafyasının bir ucu Atlas Okyanusunda diğer ucu ise Çin Seddindedir. Müslümanlar Akdeniz’e hâkim oldukları gibi Kafkasya ve Orta Asya’da da tamamen etkin durumdadırlar.

Hicrî beşinci asır, siyasî yönden oldukça hareketli geçmiştir. Asır, Abbâsî hilafetinin etkisiz ve durgun hâli yanında kurulan yeni devletler ve yıkılan eski devletler açısından oldukça dikkat çekicidir. Hicrî beşinci asırda dört halife görev yapmıştır. Bu halifeler zaman zaman yönetimde etkili olabilmişlerse de çoğunlukla o zamanlar güçlü olan daha başka bazı devletlerin etkisi altında kalmışlardır. Halifenin seçimi, hilafet makamından indirilmesi, cezalandırılması çoğunlukla bu devletlerin yöneticilerinin isteğine göre olmuştur.

Hicrî Beşinci Asırda Görev Yapmış Olan Abbasî
Halifeleri ve Görev Süreleri

Sıra No

Halifelik Sırası

İsim

Görev Yaptığı Yıllar

Vefat Tarihi

Görev Süresi

Hicrî

Milâdî

Hicrî

Milâdî

1

25

Kâdir Billâh

381-422

991-1031

422

1031

41 Yıl

2

26

Kâim Biemrillâh

422-467

1031-1075

467

1075

45 Yıl

3

27

Muktedî Biemrillâh

467-487

1075-1094

487

1094

20 yıl

4

28

Müstazhir Billâh

487-512

1094-1118

512

1118

25 Yıl

Asrın başında Abbasilerin yirmi beşinci halifesi olan Kâdir Billâh (hilafeti 381-422/991-1031) halife olarak görev yapmıştır. Kâdir Billâh, 381/991 yılında hicrî dördüncü asırda başladığı hilafet görevini, aşağı yukarı beşinci asrın ilk çeyreğinde de yürütmüştür. Toplam 41 yıl görev yapmış bir halifedir. Onun ardından hilafet görevini üstlenen Kâim Biemrillâh ise 45 yıl iş başında kalmıştır. Bu iki halife de Abbasiler döneminde en uzun süre halife olarak görev yapan bir kaç isim arasında yer alır. Asır Müstazhir Billâh’ın halifeliği döneminde son bulmuştur. Bu zat, 487/1094 yılında başladığı halifelik görevini hicri altıncı asrın ilk on iki yılına kadar sürdürmüştür. Normalde halifelik makamının en az el değiştiği bir asır olması hasebiyle bu asrın daha istikrarlı, daha güvenli ve etkili olması beklenir. Zira bu asırda her halife uzun yıllar görev başında kalmıştır. Nitekim bu asırda en az görev yapan Muktedî Biemrillâh bile yirmi yıl hilâfette kalmıştır. Fakat genel durum hiç de böyle olmamıştır. Asır, haliflerin en az etkili olduğu, sembolik bir figür olmaktan öteye geçmedikleri bir dönem olmuştur. Hatta Büveyhî-Fâtımî komutanlarından olan Arslan Besâsirî, halifeyie ne istemişse onu yapmış ve yaptırmıştır. Halifenin yegâne önemli görevi güçlü devletlerin başkanlarını melik/sultan olarak ilan edip onaylamaktan ibaret kalmıştır. Bununla birlikte Sünnî İslâm âlemini temsil ediyor olması bakımından makam olarak bir etkinliği ve gücü söz konusu olmuştur.

Bu asırda Bağdat’ta Abbasî Hilafeti bu şekilde devam ederken Kuzey Afrika’da kurulup Mısır’ı merkez edinen Fâtımîler de burada Fâtımî Hilafetini yürütmüşlerdir. Bu asırda beş Fâtımî halifesi görev yapmıştır. Bunlar (1) el-Hâkim Biemrillâh (386-411/996-1021); (2) ez-Zâhir Li i’zâzi dînillah (411-427/1021-1036); (3) el-Müstansir Billâh (427-487/1036-1094); (4) Müsta’lî Billâh (487-495/1094-1101); ve (5) Âmir Biahkâmillâh (495-524/1101-1130) adındaki halifelerdir.

Bu asırda çok sayıda İslam devleti ve hanedanlığı bulunmaktadır. Bunlar, çoğunlukla Abbasi hilafetini kabul etmekle beraber kendi başlarına müstakil bir devlet veya hanedanlık durumundadırlar. Bu devlet veya hanedanlar zaman zaman Abbasilerle çoğu zaman da kendi aralarında bir takım savaşlar yapmakta, zaman zaman bazı devletler veya hanedanlar diğer bir İslam devleti tarafından ortadan kaldırılabilmektedir.

Hicrî Beşinci Asırda Etkili Olan Devletler
ve Hanedanlar

No

İsim

Etkili
Olduğu Bölgeler

Yönetim
Yılları (Kuruluşu ve Yıkılışı)

Mezhebi
Eğilimi

Milliyeti

Hükümranlık
Süresi

Hicrî

Mîlâdî

1

Karahanlı
Devleti

Orta
Asya-Mâverâünnehir

225-609

840-1212

Sünnî

Türk

372 Yıl

2

Fâtımîler

Mısır-Kuzey
Afrika-Şam bölgesi

296-566

909-1171

Şiî

Arap

262 Yıl

3

Büveyhiler

İran-Irak

320-454

932-1062

Şiî

Fars

130 Yıl

4

Gazneliler

Afganistan-Hindistan-İran

351-582

963-1186

Sünnî

Türk

223 Yıl

5

Selçuklular

Horasan-İran-Doğu
Anadolu

432-708

1040-1308

Sünni

Türk

268 Yıl

6

Mervaniler

Diyarbakır-Güneydoğu
Anadolu

373-478

983-1085

Sünni

Kürt

102 Yıl

7

Anadolu Selçukluları

Anadolu-Suriye

467-708

1075-1308

Sünni

Türk

233 Yıl

Bu dönemde Abbasî hilafetiyle münasebetleri bulunan ve zaman zaman hilafet üzerinde çok ciddi etkileri olan devletlere baktığımızda tabloda da görüldüğü gibi yedi devlet ve hanedanın varlığını görmekteyiz. Bunların bir kısmı burada üzerinde durduğumuz asırdan yani beşinci yüzyıldan önce kurulmuş ve bu yüzyıldan sonra da hayatiyetini sürdürmüştür. Bazıları ise bu yüzyılda ortaya çıkmış; bir kısmı bu yüzyılda yok olmuş veya etkinliğini yitirmiştir. Bunlar çoğunlukla Türk kökenli devletlerdir. Mezhep olarak da çoğunluk itibariyle Ehl-i Sünnet/Sünni eğilime mensupturlar.

Endülüs İslam Devleti de bugünkü İspanya ve Portekiz topraklarında tamamen hâkim vaziyette idi. Fakat Endülüs bölgesi, Bağdat hilafetinin aksine bu asırda çok istikrarsız ve sıkıntılı olmuştur. Halifler hükümsüz ve etkisiz oldukları gibi yönetimi ellerine geçiren hanedanlar da düzeni ve istikrarı sağlamak konusunda başarılı olamamışlardır. Halifeler içinde 47 gün görev yapanlar dahi vardır. Diğerleri de kısa sayılacak zamanlarda hilafet makamında kalabilmişlerdir. Öyle ki asrın ilk 22 yılında yönetim dokuz kez el değiştirmiştir.

Hicri Beşinci Asırda
Endülüs’te Görev Yapmış Olan Yöneticiler/Halifeler ve Görev Süreleri

No

Görev Sırası

İsmi

Görev Yaptığı Yıllar

Ölüm Tarihi

Görev Süresi

Hicrî

Milâdî

Hicrî

Milâdî

1

13

II. Hişam (İkinci defa)

400-403

1010-1013

403

1013

3 yıl

2

14

Süleyman el-Müsteîn (ikinci
defa)

403-407

1013-1016

407

1016

4 Yıl

3

15

Hammûdî Hâkimiyeti

407-407

1016-1016

Birkaç ay

4

16

IV. Abdurrahman

408-408

1018-1018

408

1018

Birkaç ay

5

17

Hammûdî Hâkimiyeti

408-413

1018-1022

5 Yıl

6

18

V. Abdurrahman

414-414

1023-1024

414

1024

47 gün

7

19

III. Muhammed

414-416

1024-1025

416

1025

1.5 yıl

8

20

Hammûdî Hâkimiyeti

416-418

1025-1027

2 Yıl

9

21

III. Hişam

418-422

1027-1031

428

1036

4 yıl

10

22

Mülûku’t-tavâif dönemi

422-483

1031-1090

61 Yıl

11

23

Murâbıtlar dönemi

483-542

1090-1147

59 Yıl

Halifelerin etkisiz ve yetkisiz olmaları yüzünden birkaç kez Hammûdiler hakimiyeti ellerine geçirmişlerdir. Bundan sonra Mülûku’t-tavâif denen dönem başlamıştır. 61 yıl süren bu dönemin ardından asrın sonlarına doğru Murabıtlar başa geçmişlerdir. Asır, Murabıtların iktidarında son bulmuştur.

Hicrî Beşinci Asırda Savaşlar

Asır, yapılan savaşlar açısından da oldukça önemlidir. Bilhassa Selçuklu ve Gazneliler arasında yapılan Dandanakan ve Selçuklu ile Bizans arasında gerçekleşen Malazgirt Meydan Muharebeleri oldukça önemlidir. 432/1040 yılında Gaznelilerle Selçuklular arasında cereyan eden Dandanakan Savaşı, dönemin en önemli savaşlarındandır. Savaş Selçukluların galibiyetiyle sona ermiştir ve bu galibiyetle birlikte Selçuklu Devleti bu asırda zuhur etmiştir. 1071 yılında gerçekleşen Malazgirt Meydan Savaşı, Anadolu’nun kapılarını Türklere açmış olması bakımından fevkalade mühimdir. Sultan Alparslan, ordusunun beş katı büyüklüğündeki Bizans güçlerini ağır bir yenilgiye uğratarak tarihin şahit olduğu en önemli savaşlardan birinde galip gelmiştir. Bu asırda en çok öne çıkan Selçuklulardır. Bu yüzyılda kurulmuş olmakla ve yaptıkları büyük savaşlarla, ayrıca hilafet makamını himaye etmekle büyük şöhret kazanmışlardır. Bu açıdan beşinci asrı, Selçuklu asrı olarak da nitelemek mümkündür.

Haçlı Savaşları

Hicrî beşinci asırda meydana gelen en önemli hâdiselerden biri Haçlı Seferleridir. Papa II. Urbanus, Hristiyanlık için çok önemi bir merkez olan ve Hz. İsa’nın mezarının bulunduğu Kudüs’ü ve Filistin topraklarını, yani Kutsal Toprakları ele geçirmek için, Bizans’ın Selçuklulara karşı yardım talebini bahane ederek Kudüs’e doğru büyük bir sefer düzenlemeyi kararlaştırmıştır. Bunun için din üzerinden büyük propagandalar ve kışkırtmalar yaparak dönemin krallarını ve Hristiyan halkı galeyana getirmiştir. Bütün bunların neticesinde 488/1095 yılında ilk Haçlı Seferi gerçekleşmiştir. Bu tarihte başlayan Haçlı Seferleri iki yüz yıl devam edecektir. 499/1096 yılında başta Fransa ve Kuzey İtalya olmak üzere Avrupa’nın muhtelif yerlerinden gelen Hristiyan şövalye orduları İstanbul’da buluşmuş; oradan da Antakya üzerinden Kudüs’e doğru yürümüşlerdir.

Kudüs’ün İşgali

Hicrî beşinci asrın en önemli hâdiselerinden biri de Kudüs’ün Haçlılar tarafından işgal edilmesidir. Antakya’dan Kudüs’e doğru yürüyen Haçlı ordusuna karşı duracak bir güç çıkmamıştır. Daha önce Haçlılara karşı şiddetli savunma yapan Selçuklular, çekilmek zorunda kalmışlardır. Haçlılar 492/1099 yılında Kudüs önlerine gelmiş ve o zamanlar Fâtımîlerin elinde bulunan Kudüs’ü fazla zorlanmadan ele geçirmişlerdir. Kudüs’te tarihin şahit olduğu en büyük vahşetlerden birini yaşatmışlar; kadın-erkek, çoluk-çocuk, yaşlı-genç bütün Müslümanları kılıçtan geçirmişlerdir. Tıpkı bugün zalim İsrail Devletinin Gazze’de Filistinlilere yaptığı gibi… Şehirde yaşayan Yahudileri hatta yerli Hristiyanları dahi aynı akıbete maruz bırakmışlardır. Haçlılar böylece bu asrın sonlarından itibaren başta Kudüs olmak üzere bütün bölgeye hâkim olmuşlardır.

Bâtınî Fırkalarla Mücadele

Bâtınî İsmailî fırkası, Cafer-i Sâdık’ın 148/765 yılında hicrî ikinci asırda ölümünün ardından ortaya çıkmaya başlamıştır. Hicrî üç ve dördüncü asırlarda da zaman zaman etkili olan bu fırka, bilhassa hicrî beşinci asırda daha fazla etkili olmuşlardır. Hasan Sabbah’ın 483/1090 yılında Alamut Kalesini ele geçirmesiyle oldukça güçlenen Bâtınîler, daha çok etkili olmaya başlamıştır. Pek çok suikast düzenleyen, bunlardan birinde Nizâmülmülk’ü de katleden bu fırka, Selçuklu devletinin başına bela olmuştur. Selçuklu sultanları birçok kez Alamut Kalesini ele geçirmek ve burayı yıkmak için girişimde bulunmuş, hatta kaleyi kuşatma altına almışlardır; ancak muhtelif nedenlerden dolayı kaleyi ele geçirmek konusunda muvaffak olamamışlardır.

Nizamiye Medresesi

Hicrî beşinci asırda yaşanan savaşlar ve iç çatışmalar sebebiyle İslam coğrafyasında çok büyük oranda imar, eğitim, ticaret hareketleri görünmüyorsa da yine de bazı bölgelerde önemli teşebbüsler olmuştur. Bilhassa Nizamiye Medreseleri çok büyük önem arz etmektedir. Aynı zamanda yeryüzündeki ilk üniversite olduğu da iddia edilen bu medrese, Alparslan zamanında Nizamülmülk tarafından Bağdat’ta kurulmuştur. Şiî-Bâtınî akımlar, insanların fikirlerini teşviş etmek, akıllarını çelmek için yoğun bir şekilde ilim adı altında proagandalar yapıyorlardı. Bunların bu zararlı ve tehlikeli hareketlerine cevap vermek ve güçlü bir sünni itikad oluşturmak maksadıyla ilk medrese Bağdat’ta açılmıştır. Ardından diğer bazı önemli mekezlerde de yenileri kurulmuştur. Bu medreseler aynı zamanda devletin ihtiyaç duyduğu kalifiye eleman da yetiştiriyordu.

Kur’an-ı Kerim’in Türkçeye Tercümesi

Kur’an-ı Kerim bir bütün halinde ilk kez hicrî dördüncü asrın ortalarında Fasrçaya tercüme edilmiştir. Bazı araştırmacılar, Kur’an’ın Fasrçadan sonra tercüme edildiği Türkçeye ilk çevirisinin, yine hicrî dördüncü asırda Farsça çeviriyi yapan ekibin içindeki Türk kökenli alimler tarafından yapıldığını söylerken, bazı araştırmacılar Tüklerin Müslüman olma sürecini göz önünde bulundurarak, Türkçeye çeviri işinin hicrî beşinci asırda yapıldığını ileri sürmüşlerdir. Bu son görüşü kabul ettiğimiz takdirde Kur’an’ın Türkçeye tercümesi işi, hicrî beşinci asrın önemli gelişmelerinden biri olarak kabul edilebilir.

Âlimler ve İlmî Faaliyetler

Hicrî beşinci asır, İslâmî ilimlerin disiplinli bir şekilde gelişme kaydettiği bir asır olması açısından oldukça mühimdir. Bu asırda İslâmî ilimlerin her alanında âlimler yetişmiş, her biri alanına büyük katkılar sağlayan önemli eserler vücuda getirmiştir. İslam dunyasının fıkıh, kelam, tefsir ve hadis alanlarının büyük alimleri Selcuklu çağı da denen bu çağda yetişmiştir.

Tefsir

Tasavvuf yanında aynı zamanda tefsir alanının da önemli bir siması olan ve Hakâiku’t-Tefsîr adında önemli bir tefsiri bulunan Ebû Abdirrahman es-Sülemi; yine tasavvufla da ilişkisi olan ve el-Keşf ve’l-Beyân adlı tefsirin sahibi Ebu İshak es-Sa’lebî bu çağın önemli simalarındandır. Endülüs coğrafyasının en dikkat çeken alimlerinden olan ve el-Hidâye ilâ Bulûği’n-Nihâye adında bir tefsiri olan Mekkî b. Ebî Tâlib de bu asrın bir alimidir. Mekkî b. Ebî Tâlib kıraat alanında da önemli çalışmalar yapmıştır. Mutezilî bir alim olan el-Hâkim el-Cüşemî de bu asırda öne çıkmış bir müfessirdir. Cüşemî’nin et-Tehzîb fi’t-Tefsir adlı on ciltlik tefsiri oldukça mühimdir. el-Vecîz, el-Vasît ve el-Basît adındaki üç tefsiri ile meşhur olan Ebu’l-Hasan el-Vâhıdî de bu asrın en önemli âlimlerindendir. Ebu’l-Hasan el-Mâverdî, en-Nüket ve’l-Uyûn adlı muhtasar ama müfîd tefsiri yanında ayrıca el-Ahkâmu’s-Sultâniyye’si ile de şöhret kazanmıştır. el-Mâverdî, zaman zaman hilâfet makamıyla Büveyhiler ve Selçuklular arasında elçilik görevi de yapmıştır. Ebû Cafer et-Tûsî, Şiî bir alim olup et-Tibyân fî Tefsiri’l-Kur’an adlı on ciltlik eserini Şiî anlayış üzere kaleme almıştır. Abdulkerim el-Kuşeyrî, mutasavvıf kimliği yanında aynı zamanda bir müfessirdir. Letâifu’l-İşârât adlı tefsiri, işârî tefsirin en mühim örneklerindendir. Ebu’l-Muzaffer es-Sem’ânî, Tefsiru’l-Kur’an adındaki eseriyle tefsir alanının bir alimi olması yanında ayrıca fıkıh ve kelam alanında da eserleri vardır. Ebu’l-Muzaffer Şahfûr el-Isferâyinî, bilhassa Tâcu’t-Terâcim fî Tefsîri’l-Kur’âni li’l-Eâcim adlı Farsça telif ettiği tefsiriyle öne çıkmaktadır. el-Isferâyinî, ilk kez Arapçadan başka bir dilde telif tefsir yazmış bir kişidir. Surâbâdî diye meşhur olan Ebû Bekir Atîk Nîsâbûrî de bu asrın bir alimi olup Farsça tefsir telif etmiştir. Surâbâdî’nin tefsiri Tefsîru Sûrâbâdî diye bilindiği Tefsîru’t-Tefâsîr diye de bilinir. er-Râğıb el-Isfehânî, aynı zamanda iyi bir müferssirdir ve bir tefsiri vardır. Bunların dışında İbn Fûrek, el-Kâdi Abdulcebbâr, el-Vezîr el-Mağribî, Abdulkâhir el-Cürcânî, Ebu’l-Feth el-Gaznevî gibi bu asırda şöhret bulmuş daha başka müfessirler de vardır.

Ulûmu’l-Kur’ân

Ulumu’l-Kur’ân alanında öne çıkan isimler arasında en başta el-Bâkıllânî’yi zikretmek gerekir. Bâkıllânî’nin İ’câzu’l-Kur’ân ve el-İntisâr li’l-Kur’ân adlı eserleri Kur’an ilimleri açısından oldukça ehemmiyet arzetmektedir. Hibetullah b. Selâme’nin en-Nâsıh ve’l-Mensûh adlı kitabı alanın en önemli eserlerindendir. el-Hatîb el-İskâfî ve Dürretu’t-Tenzîl ve Ğurretu’t-Te’vîl adlı eseri de oldukça mühimdir. Delâilu’n-Nübüvve, Tıbbu’n-Nebî, et-Temhîd fi’t-Tecvîd gibi kitapları olan Ebu’l-Abbas Cafer b. Muhammed el-Müstağfiri’nin Fedâilu’l-Kur’an adlı eseri alan açısından çok önemlidir. Ebu’l-Hasan el-Vâhidî’nin Esbâbu Nuzûli’l-Kur’ân adlı meşhur eseri de bu asrın en önemli eserlerindendir. Abdulkâhir el-Cürcânî’nin Delâilu’l-İ’caz’ı da oldukça mühimdir. Asrın en önemli alimlerinden biri de er-Râgıb el-Isfehânî’dir el-Müfredat adlı eseri son derece meşhur ve yaygındır.

Kıraat

Kıraat alanında hicrî beşinci asrın en önemli ismi olarak Ebû Amr ed-Dânî’yi zikredebiliriz. Endülüslü bir âlim olan ed-Dânî, başta et-Teysîr olmak üzere kıraat konusunda her biri alan açısından oldukça önemli olan yirmi civarında eser kaleme almıştır. Ebû Zur’a Abdurrahman İbn Zencele ve onun Huccetu’l-Kırâât adlı eseri de meşhurdur. Ebû Ali el-Hasan el-Ehvâzî, yine Endülüslü bir alim olan İbn Halef el-Mukri gibi isimleri de zikretmek gerekir. et-Temhîd fi’t-Tecvîd adında bir kitabı bulunan Ebu’l-Abbas Cafer b. Muhammed el-Müstağfiri’yi de burada zikretmek lazımdır.

Fıkıh-İslam Hukuku

Hanefi fıkhının en mühim simalarından biri olan Ebû Bekir Şemsuleimme es-Serahsî bu asrın yetiştirdiği çok mühim bir âlimdir. Önemli bir bölümü hapiste yazılmış olan el-Mebsût adlı fıkıh eseri ise Hanefi fıkhının temelini oluşturan eserlerdendir. Fıkıh ve fıkıh usulü alanında çok mühim eserler yazmış olan iki kardeş; Ebu’l-Usr Pezdevî ile Ebu’l-Yüsr Pezdevî de büyük ehemmiyet arz ederler. İkisi de eserlerini Hanefi fıkhını esas alarak yazmışlardır. Ebû Zeyd ed-Debûsî de Hanefi fıkıh alimidir ve “hilaf” ilminin kurucusudur. Diğer eserleri gibi Takvîmu’l-Edille adlı eseri de meşhurdur. Ebu’l-Hasan el-Mâverdî, müfessir ve siyaset bilimci kimliği yanında el-Hâvî el-Kebîr adlı fıkıh kitabıyla Şafiî fıkhında büyük bir yer tutmuştur. Başta el-Muhezzeb, et-Tabsire fî Usûli’l-Fıkh olmak üzere Şafiî fıkhına dair muhtelif eserler telif etmiş olan ve aynı zamanda Bağdat Nizamiye Medresesinin en önemli hocalarından olan Ebu İshak eş-Şîrâzî de asrın en önemli simalarındandır. İmamu’l-Haremeyn diye meşhur olan Ebu’l-Meâlî el-Cüveynî de beşinci asrın en öne çıkan isimlerindendir. Başta Gazali olmak üzere çok sayıda öğrencisi olan Cüveynî, Şâfiî mezhebi üzere çok sayıda usul ve füru kitabı yazmıştır. Ayrıca Eşarî kelamına dair de eserleri vardır. Cüveynî, aynı zamanda Nizamiye Medresesinin rektörüdür. Dönemin alimlerinin başında zikredilmesi gereken bir alim şüphesiz Ebû Hâmid el-Gazâlî’dir. Ancak çok sayıda eserleri olan Gazâlî’nin vefatı hicrî altıncı asrın başına tekâbül ettiği için burada ona yer vermeyeceğiz. Ebu’l-Velid el-Bâcî de dönemin önemli Mâlikî alimlerindendir. Zâhiriye mezhebinin beşinci asırdaki en önemli isimlerinden biri şüphesiz Ebû Muhammed İbn Hazm el-Kurtubî’dir. İbn Hazm, Endülüs Zâhiriye fıkhıyla ilgili muhtelif eserler kaleme almıştır. İbn Hazm’ın hadis, tarih, edebiyat gibi diğer alanlarla ilgili eserleri de vardır. el-Kâdi Ebu’l-Ya’lâ İbnu’l-Ferrâ el-Hanbeli ise Hanbeli fıkhının en önemli isimlerindendir. Ebu’l-Hasan el-Basrî el-Mu’tezilî, Ebû Ali el-Hasan İbn Şihab el-Abkerî, Ebû Abdillah el-Hasan el-Hanbelî, el-Kâdi Abdulvehhâb el-Mâlikî de bu asrın bazı önemli fıkıh alimleridir.

Hadis

El-Hatîb el-Bağdâdî, başka alanlarda da önemli bir âlim olmakla birlikte bilhassa hadis alanında şöhret kazanmıştır. Şerefu Ashâbi’l-Hadîs, Takyîdu’l-İlim gibi alanla ilgili çok mühim eserleri vardır. Asrın en önemli âlimlerinden biri Ebû Bekir Ahmed el-Beyhakî’dir. Her ne kadar başta es-Sünenü’l-Kübrâ adlı eseriyle bilhassa hadis alanında öne çıkmış ise de aslında o aynı zamanda çok önemli bir Şafii fıkıh alimidir. İmam Şâfiî’nin Ahkâmu’l-Kur’ân adlı eserini bir araya getiren de el-Beyhakî’dir. Beyhakî’nin Delâilu’n-Nübüvve, Şuabu’l-İman adlı eserleri de oldukça meşhurdur. Hadis alanının diğer meşhur bir ismi olarak el-Hâkim en-Neysâbûrî’yi zikredebiliriz. el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn adlı eseri oldukça meşhurdur. Yine bu asrın en önemli hadis alimlerinden biri Ebû Bekir Ahmed İbn Merdûye (veya Mirdeveyh) adlı alimdir. İbn Merdûye’nin tefsir, tarih, coğrafya gibi alanlarda da eserleri vardır. Ebû Bekir el-Vâsıtî ve Ebu Abdillah Muhammed el-Humeydî de asrın mühim hadis alimleridir. Humeydî’nin ayrıca fıkıh ve tarih alanında da eserleri mevcuttur. Ebû Nuaym el-İsfehânî, Kitâbu’d-Duafâ, Ma’rifetu’s-Sahâbe gibi oldukça mühim eserlerin sahibidir. Endülüslü bir alim olan İbn Abdülber en-Nemerî de oldukça meşhur bir alimidir. el-İstîâb fî Ma’rifeti’l-Ashâb adındaki eseriyle tarih ve teracim alanında oldukça şöhret elde etmiş olan İbn Abdilber, aynı zamanda çok iyi bir hadis ve Maliki fıkıh alimidir. Bu iki alanda da mühim eserleri mevcuttur.

Arap Dili

Nahiv ve Arap Dili açısından bakıldığında bu asırda yetişen önemli alimlerin başında Abdulkâhir el-Cürcânî’yi zikredebiliriz. İmâmu’n-Nuhât diye kabul edilen Cürcânî’nin Esrâru’l-Belâğa, Delâilu’l-İ’câz gibi eserleri oldukça meşhurdur. Alanın diğer alimleri arasında el-Kazzâz diye meşhur olan Ebû Abdullah Muhammed b. Ca‘fer et-Temîmî el-Kayrevânî, Ebû Tâhir en-Nahvî, Ebü’l-Fazl Ca‘fer, Ebû Ya‘kūb Yûsuf b. Ya‘kûb en-Necîremî, Ebü’l-Hasan Ali b. İbrâhim en-Nahvî gibi lugat ve nahiv âlimlerini zikredebiliriz. Meşhur Arap filozofu, şair ve edibi Ebu’l-A’lâ el-Maarrî de bu asrın dikkat çeken bir ismidir. Ahmed b. Muhammed el-Herevî’nin, tefsir ve hadisçiliği yanında bilhassa dil ve lügat yönünde de çalışmaları vardır. Ebû Hilâl el-Askerî’nin Kitâbü’s-Sınâʿateyn’i, İbn Reşîḳ’in el-ʿUmde’si, İbn Sinân el-Hafâcî’nin Sırrü’l-Fesâḥa’sı bu dönemde telif edilmiş eserler arasında zikredilebilir.

Akide ve Kelam

Bu alanla ilgili yukarıda sözünü ettiğimiz Mutezilî alim Kâdi Abdulcebbâr’ın Tesbîtu Delâili’n-Nübüvve; el-Müstağfiri’nin Delâilu’n-Nübüvve, Ebû Nuaym el-Isfehânî’nin Delâilu’n-Nübüvve; Ebû Nuaym el-Isfehânî’nin Delâilu’n-Nübüvve; Mâverdî’nin A’lâmu’n-Nübüvve; Beyhakî’nin Delâilu’n-Nübüvve adlı eserler oldukça mühimdirler. Bunlardan başka asrın en önemli Eşari kelamcılarından ve Şafii fakihlerinden olan Ebu’l-Meâlî el-Cüveynî ve onun bu iki alanla ilgili muhtelif eserlerini de zikretmek lazımdır. el-Kâdi Ebû Ya’la Muhammed b. El-Hüseyin el-Ferra, dönemin çok mühim bir Hanbeli alimidir. Başta Hanbeli fıkhı ve usul-ı fıkhı olmak üzere hadis, tefsir, kelam gibi alanlarda muhtelif eserleri vardır. Şia’nın İmâmiyye kelamcıları arasından Şeyh Müfid, Şerif el-Murtaza gibi alimleri de zikredebiliriz.

Mezhepler Tarihi-Dinler Tarihi

Abdulkâhir el-Bağdâdi’nin el-Fark beyne’l-Firak; İbn Hazm’ın el-Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvâ ve’n-Nihal, Muhammed b. Mâlik el-Hamâdî’nin Keşfu Esrâri’l-Bâtıniyye ve Ahbâri’l-Karamita; Ebû Muzaffer İsferâyînî’nin et-Tebsîr fi’d-Dîn ve Temyîzü’l Fıraki’n-Nâciyeti ani’l-Hâlikîn adlı eserleri asrın mezhepler tarihi ve dinler tarihi alanındaki mühim eserleridir. Birçok alanda önemli eserleri olan Ebu’r-Reyhan el-Bîrûnî aynı zamanda dinler tarihi alanında da mühim eserler vücuda getirmiştir.

Tasavvuf

Tasavvuf ilmi açısından baktığımızda en başta Ebû Abdirrahman es-Sülemî’yi zikretmek gerekir. Yukarıda Hakâiku’t-Tefsîr adlı eserine işaret ettiğimiz Sülemî’nin Uyûbu’n-Nefs ve Tabakâtu’s-Sûfiyye gibi tasavvufa dair daha başka eserleri de vardır. Filozof ve tarihçi yönü de olan Ebû Ali Ahmed İbn Miskeveyh’in Tehzîbu’l-Ahlâk adlı kitabı tasavvufî yönü olan bir eserdir. Ebû Mansûr es-Saâlibî’nin Düreru’l-Hikem adlı eseri de mühimidir. Mâverdî’nin Edebu’d-Dünya ve’d-Din de bu meyanda zikredilebilecek mühim bir eserdir. Beyhakî’nin ez-Zühd el-Kebîr alanın önemli bir eseridir. er-Risaletu’l-Kuşeyriye adlı eserin müellifi olan sufi Ebu’l–Kasım Abdulkerim Kuşeyri de bu asrın alimdir. Hilyetu’l-Evliyâ ve Tabakâtu’l-Asfiya adlı son derece mühim tasavvufi eserin sahibi Ebû Nuaym el-İsfehânî de oldukça mühimdir. Ebu’l-Hasan Ali el-Hucvîrî bilhassa Keşfu’l-Mahcûb adlı eseriyle asrın en önemli mutasavvıflarından biri olduğunu kanıtlamıştır. Hâce Abdullah Herevî’ni Tabakâtu’s-Sûfiyye’si de asrın önemli eserlerindendir. el-Kâdî Ebû Ya’lâ’nın et-Tevekkül; İbn Abdülberr’in Behcetu’l-Mecâlis; Ebu’l-Velid el-Bâcî’nin en-Nasîha el-Velediyye; Ebû İsmail el-Herevî’nin Menâzilu’s-Sâirîn gibi eserleri de asrın mühim tasavvufî kitaplarıdır. Ebû Ali Dekkâk, Ebu’l-Hasan Harakanî, Ebû Saîd Ebu’l-Hayr, Ebû Ali Farmedî, Ebû Bekr Nessâc Tûsî gibi isimler de asrın mühim mutasavvıf alimleridir.

Siyer

Siyer ve tarih açısından baktığımızda yine beşinci asırda zengin ve çok mühim eserlerin ortaya konduğunu görüyoruz. İbn Abdilberr’in ed-Dürer fî İhtisâri’l-Meğâzî ve’s-Siyer ve İbn Hazm’ın Cevâmiu’s-Sîre adlı eseri de gayet ehemmiyet arz eden iki kitaptır.

Tarih

Tarih açısından bakıldığına aynı zamanda filozof olan İbn Miskeveyh’in Tecâribu’l-Umem ve Teâkibu’l-Himem adlı eseri oldukça mühimdir. el-Hatîb el-Bağdâdî en çok dikkat çeken isimdir. Onun Târîhu Bağdâd kitabı en mühim eserlerdendir. el-Bağdâdî aynı zamanda hadis alanında yazdığı çok sayıda eserle de öne çıkmıştır.

 

Tabakât ve Teracim

Ma’rifetu’s-Sahâbe gibi oldukça mühim bir eserin sahibi olan Ebû Nuaym, alanın en önemli isimlerindendir. Endülüslü bir alim olan İbn Abdülber en-Nemerî de el-İstîâb fî Ma’rifeti’l-Ashâb adlı eseriyle büyük şöhret kazanmıştır. Ebû Hayyân el-Kurtubî’nin el-Muktebis min Enbâi’l-Endülüs adlı eseri de mühimdir. İbnu’l-Faradî’nin Târihu Ulemâi’l-Endülüs; hadis alanının önemli isimlerinden olan el-Hakîm en-Nîsâbûrî’nin Târîhu Nîsâbûr; Yahya b. Ali İbnu’t-Tahhân’ın Târîhu Ulemâi Ehli Mısr; Hamza es-Sehmî’nin Târîhu Cürcân; Ebû Nuaym el-Isfehânî’nin Târîhu İsfehân/Ahbâru İsfehân; Muhammed b. Fütûh el-Hümeydî’nin Cezvetu’l-Muktebis fî Zikri Vulâti’l-Endülüs gibi teracim ve tabakat eserleri de asrın oldukça önemli kitaplarıdır.

Coğrafya

Aynı zamanda İsmailî bir filozof olan Nasır Hüsrev’in Sefernâme adlı Farsça eseri; Ebû Ubeyd el-Bekrî’nin Mu’cemu mâ İsta’ceme min Esmâi’l-Bilâd ve’l-Mevâdi’ adlı kitabı coğrafya açısından mühimdir.

Felsefe-Mantık

Hicrî beşinci asır felsefe ilmi yönünden de oldukça zengindir. En başta İslam felsefesinin en mühim ismi olan İbn Sînâ’yı zikretmek gerekir. eş-Şifâ, en-Necât, el-İşârat gibi alana dair yazmış olduğu eserlerinde mantık, metafizik, din felsefesi, ahlak felsefesi, tabiat felsefesi, psikoloji gibi konulara genişçe yer vermiştir. İslam Felesefesinın altın çağı, hicri beşinci asırda İbn Sina ile başlatılır. Ebû Ali Ahmed İbn Miskeveyh dönemin oldukça önemli diğer bir filozofudur. Aynı zamanda ahlak felsefesi, kelam, tarih, psikoloji alanlarıyla ilgili çalışmaları da olan İbn Miskeveyh’in el-Fevzu’l-Asğar adlı kitabı metafizik ve teolojiyle ilgilidir. Tıp, matematik, astronomi, dinler tarihi alanlarında mühim eserleri olan Ebu’r-Reyhan el-Bîrûnî de asrın en önemli filozofları arasında zikredilmelidir. Mantık ilmi açısından da en başta İbn Sina’yı zikretmek gerekir. O, İslam dünyasında mantık alanında ilk sistemli düşünür olarak öne çıkar. İbn Sina, Porphyrios’un “Isagoge” adlı eseri ile Aristoteles’in mantık külliyatını detaylı bir şekilde inceleyerek, mantığı bir takım başlıklara ayrımıştır. İbn Hazm da fıkıh bilgini olması yanında aynı zamanda önemli bir filozoftur ve felsefeye dair önemli eserleri vardır. Dönemin diğer bir felsefe ve mantıkçısı İbn Tayyib’tir. Aristonun birçok kitabını şerheden İbn Tayyib, bu geniş şerh faaliyetlerinden dolayı “müfessir” olarak nitelendirilmiştir. Gazalî felsefe ve filozoflara yönelik eleştirilerini yaptığı Tehâfuti’l-Felâsife adlı eserini de bu asırda yazılmıştır.

 

Tıp ve Tabii Bilimler

Hicrî beşinci asırda tıp deyince akla gelen ilk isim şüphesiz ki İbn Sînâ’dır. el-Kânûn fi’t-Tıb adlı eseri tarihte meşhur olduğu gibi günümüzde de mühimdir. Müslümanlar tarafından okunup istifade edildiği gibi gayrimüslimler de onu okuyup yararlanmışlardır. Tıbbu’n-Nebî adında bir eseri olan Ebu’l-Abbas Cafer b. Muhammed el-Müstağfirî aynı zamanda iyi bir usûl âlimdir. Optiğin gelişmesinde büyük emeği olan asrın en büyük matematik, fizik, astronomi ve felsefe alimi olan Ebû Ali Muhammed İbnu’l-Heysem de bu asırda vefat etmiştir. Ebu Reyhan Biruni, diğer alanlardaki şöhreti yanında bilhassa tıp ve tabiat bilimleri alanında mühim bir isimdir. Dünya tıp tarihinde önemli bir yeri olan Endülüslü cerrah-hekim Ebü’l-Kâsım ez-Zehrâvî, cerrahi alanındaki özgün katkıları ile tanınmaktadır.

Siyaset

Nizamiye medreselerinin kurucusu ve Selçuklu hanedanının en büyük veziri Nizamülmülk’ün Siyasetnâmesi de mutlaka zikredilmelidir. el-Vezîr el-Mağribî, el-Mâverdi, el-Kâdî Ebu’l-Ya’lâ İbnu’l-Ferrâ gibi alimlerin de siyaset ile alakalı eserleri vardır.

Asrın Öne Çıkan Meşhur İsimleri

Hicrî beşinci asırda çok sayıda halife, sultan, kral, komutan, atabey, emir vs. söz konusu olmuştur. Bunların içinden bazıları çok daha fazla öne çıkmıştır. Gazne Devletinin başında bulunan Gazneli Mahmut, Selçuklu Devletini kuran Tuğrul ve Çağrı Beyler, Çağrı Beyin oğlu Anadolu’nun kapılarını Türklere açan Sultan Alparslan, Selçuklu devletinin sınırlarını neredeyse bütün İslam alemini kapsyacak kadar genişleten Sultan Melikşah, Sultan Alparaslan ve Melikşah’ın başveziri Nizamiye medreselerinin kurucusu Nizamülmülk, Tuğrul Bey’in saltanatı dönemindeki fetihlerde olduklça etkili olan İbrahim Yinal’i bunların arasında zikredebiliriz. Ayrıca Selçukluların başına bela olan ve Batınî fitnesini İslam âleminde yayan Hasan Sabbah, Bağdat’ta halife ve etrafındakilere pek çok eziyeti uygulayan Büveyhi komutanı Arslan Besasiri’yi de zikretmek gerekir.

Görüldüğü gibi hicrî beşinci asır, birçok ilim açısından oldukça hareketli ve verimli bir asırdır. Buna göre hicrî beşinci asırda belirtilen tarihler arasında vefat etmiş olan bütün alimler sempozyumun kapsamı içerisine girer. Yine bu yıllar arasında yazılmış kitaplar, kurulmuş mezhepler, meydana gelmiş önemli olaylar, sunulmuş önemli hizmetler, kurulmuş önemli müesseseler de sempozyumun konuları arasındadır.

Sempozyum Ortaklarımız

Bu sempozyumumuzu İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi olarak,

1 – Câmiatu Abdelmalek es-Sa’dî Kulliyetu Usûli’d-Dîn Dekanlığı (Fas/Titvân);

2 – Câmiatu Muhammed el-Evvel Faculté Pluridisciplinaire bünyesinde bulunan Muhteberu Kadaya’t-Tecdîd fi’d-Dirâsâti’l-İslâmiyye ve’l-İnsâniyye Müdürlüğü (Fas/Oujda),

3 – Câmiatu Abdelmalek es-Sa’dî bünyesidne bulunan Muhteberu’l-Ulûmi’l-İslâmiyye Müdürlüğü (Fas/Titvan);

4 – Sofya Yüksek İslam Enstitüsü Müdürlüğü (Bulgaristan);

5 – Üsküp İslâmî İlimler Fakültesi (Kuzey Makedonya);

6 – İstanbul Fatih Müftülüğü ve

7 – Dârufünûn İlâhiyât Vakfı ile birlikte düzenlemekteyiz.

Kapsam

Bu sempozyumda hicrî beşinci asırda (400-499 h./1010-1107 m. yılları arasında) meydana gelmiş tüm bu önemli hâdiselerin, bu devirde yaşamış kişilerin, yazılmış eserlerin, üretilmiş kavram ve konuların özellikle dönemle ilgisi ve ilişkisi çerçevesinde işlenmesi hedeflenmektedir.

Konu Başlıkları

Tarih Araştırmaları: Hicrî beşinci asırda Siyer ve İslam Tarihi, Medeniyet Tarihi, Kurumlar Tarihi, Sanat Tarihi alanlarına giren bütün gelişmeler, kişi, eser, konu ve kavramlar

Kur’an Araştırmaları: Hicrî beşinci asırda Mushaf İncelemeleri, Kur’an Tarihi, Kıraat, Kıraat Tarihi, Ulûmu’l-Kur’an, Tefsir, Tefsir Usûlü ve Tarihi alanına giren bütün gelişmeler, kişi, eser, konu ve kavramlar

Hadis Araştırmaları: Hicrî beşinci asırda Hadis, Hadis Usûlü ve Tarihi kapsamına giren bütün gelişmeler, kişi, eser, konu ve kavramlar

Fıkıh Araştırmaları: Hicrî beşinci asırda Fıkıh, Fıkıh Usûlü ve Tarihi kapsamına giren bütün gelişmeler, kişi, eser, konu ve kavramlar

Akaid Araştırmaları: Hicrî beşinci asırda Kelam/Akaid, Kelam Tarihi, Mezhepler Tarihi, Dinler Tarihi kapsamına giren bütün gelişmeler, kişi, eser, konu ve kavramlar

Dil Araştırmaları: Hicrî beşinci asırda Arap Dili Belagati ve Tarihi, Müslümanların kullandığı diğer diller kapsamına giren bütün gelişmeler, kişi, eser, konu ve kavramlar

Tasavvuf Araştırmaları: Hicrî beşinci asırda Tasavvuf ve Tasavvuf Tarihi kapsamına giren bütün gelişmeler, kişi, eser, konu ve kavramlar

Felsefe ve İslam Düşüncesi Araştırmaları: Hicrî beşinci asırda Felsefe, Mantık, İslam Düşüncesi, İslam Tefekkür Tarihi kapsamına giren bütün gelişmeler, kişi, eser, konu ve kavramlar

Din ve Siyaset Araştırmaları: Hicrî beşinci asırda din-siyaset arasındaki ilişki, siyasilerin dine yaptıkları müdahaleler ve buna müteallık bütün gelişmeler, kişi, eser, konu ve kavramlar

Tıp ve Tabiî Bilimler: Hicrî beşinci asırda tabiî bilimlerin durumu ve dinî ilimlerle olan ilişkileri ve bu alanda meydana gelen bütün gelişmeler, kişi, eser, konu ve kavramlar

Çalışmaların Muhtevasına Dair Bazı Hususlar

Bu kapsamda aşağıdaki hususların dikkate alınması gerekmektedir:

1 – Gönderilecek çalışmaların özgün olması gereklidir. Daha önce başka bir yerde yayınlanmış bir çalışma aynen veya ufak-tefek bazı değişliklerle gönderildiği takdirde kabul edilmeyecektir.

2 – Yazarın konuyu yeni ve farklı bir perspektifle ele alıp işliyor olması gerekir. Bilinen bir konuyu bilinen yöntemlerle işleyen çalışmalar kabul edilmeyecektir.

3 – Mutlak surette dönemle ilgili olması gerekir. Hicrî 400-499 aralığı dışında olan konular kabul edilmeyecektir.

4 – Çalışma ilk kez burada sunuluyor olmalıdır. Dönemle ilgili tezi olan arkadaşlar tezlerinin ilgili bölümlerini yeni bir anlayışla elden geçirerek, genişleterek yahut daraltarak sunabilirler. Ancak tezin yayımlanmamış olması gerekir. Şayet yayımlanmışsa yazar ilgili konuyu yeniden ve mevcut halinden farklı olarak hazırlayıp gönderebilir. Aynı husus makale, tebliğ, madde ve benzeri çalışmalar için de geçerlidir. Yayımlanmış böyle bir çalışması varsa, yazar onu yeniden ve mevcut halinden farklı, yeni bir anlayışla elden geçirerek sunabilir.

5 – Çalışmaların mutlaka bilimsel ve akademik bir üslup ile ele alınmış olması gerekir.

6 – Çalışmalar Türkçe yanında Arapça ve İngilizce de olabilir.

7 – Sempozyuma bir kişi sadece bir tebliğ ile katılabilir.

7 – Çalışmayı gönderen mutlaka dosyasını şu şekilde adlandırmalıdır: Mesela: Tefsir_H_Aydar; Hadis_H_Aydar; Kelam_H_Aydar gibi. Önce gönderdiği çalışmanın alanını yazmalı, sonra adını-soyadını yazmalıdır.

Süreç

1 – Bu nitelikleri haiz bir tebliğle katılmak isteyenler, tebliğin adını (Türkçe tebliğlerde Türkçe yanında İngilizce; Arapça tebliğlerde Arapça yanında İngilizce; İngilizce tebliğlerde ise İngilizce yanında Türkçe) olarak; özgün ve orijinal yanı ile muhtevasını ele veren 500 kelimelik (Türkçe tebliğler için 500 kelime Türkçe, 500 kelime İngilizce; Arapça tebliğler için 500 kelime Arapça, 500 kelime İngilizce; İngilizce tebliğler için 500 kelime İngilizce, 500 kelime Türkçe) bir özeti 15 Nisan 2024 Pazartesi günü saat 23.59’a kadar aşağıda belirtilen formatta, sempozyumun (hicribesinciasir@istanbul.edu.tr) şeklindeki kurumsal adresine göndermelidirler.

2 – Özetler sempozyum düzenleme kurulunca incelenecek, uygun görülenler alanla ilgili bilim kurulu üyelerine gönderilecektir; üyelerden onay alan özetler kabul edilecek, değişiklik talep edilenler, tebliğ sahibine gerekli değişikliği yapması için iade edilecek, değişiklikler yapıldıktan sonra işleme alınacaktır. Üyelerin ittifakla reddettiği tebliğler dikkate alınmayacaktır. Bir üyenin olumlu diğerinin olumsuz kanaat belirttiği tebliğler üçüncü bir üyeye gönderilecek; üçüncü üyenin kanaatine göre değerlendirme yapılacaktır. Kabulüne karar verilen tebliğler 25 Nisan 2024 tarihinde ilan edilecektir.

3 – Kabul edilmiş olan tebliğlerin sahiplerinden isteyenlerin tebliğleri 2024 yılı içinde sempozyum kitabı olarak yayımlanacak eserde neşredilecektir. Bunlar tam metinlerini en geç 15 Eylül 2024 tarihinde sempozyum düzenleme kurulunun hicribesinciasir@istanbul.edu.tr adresine göndermelidirler.

4 – Tam metin Düzenleme Kurulu tarafından incelenecek ve tashih veya değişiklik talep edilmesi halinde istenenleri yapması için katılımcıya geri gönderilecektir. Katılımcı tarafından son şekli verilen tebliğ 01 Kasım 2024 tarihine kadar hicribesinciasir@istanbul.edu.tr adresine gönderilecektir.

5 – İsteyenler sadece tabliğlerini sunmakla yetinebileceklerdir. Sadece sunum yapacak olanlar sunumlarına dair taslak planı en geç 01 Kasım 2024 tarihine kadar hicribesinciasir@istanbul.edu.tr adresine gönderecektir. Bunlardan arzu eden katılımcılar tebliğlerini makale formatında herhangi bir dergiye göndererek yayımlayabilirler. İsteyenler de tebliğlerini Hicrî Beşinci Asırda İslâmî İlimler adıyla uluslararası bir yayınevi tarafından 2025 yılında yayımlanacak e-kitapta neşretmek üzere, bölüm için istenen şartlara uygun hâle getirerek Kitap_Tefsir_H_Aydar örneğindeki gibi isimlendirerek hicribesinciasir@istanbul.edu.tr adresine gönderebilirler. Kabul edilmesi halinde tebliğ, kitap bölümü olarak neşredilecektir.

6 – 2025 yılı içinde yayımlanması hedeflenen kitabın Türkçe ve İngilizce olan bölümleri Ankara veya İstanbul’da uluslararası bir yayınevinde e-kitap olarak tabedilecektir. Arapça olanlar ise Fas’ta basılacaktır.

Kimler Katılabilir

Yukarıda belirtilen konularda çalışma yapan ve yapmak isteyen her düzeyde araştırmacı, öğrenci ve akademisyen sempozyumumuza katılabilir.

Sempozyumun Dili

Türkçe
Arapça
İngilizce

Ücret ve Konaklama

Sempozyumumuza katılım ücretsizdir. Sempozyum günlerinde öğle yemeği verilecek ve oturum aralarında ikramlar yapılacaktır. Diğer giderler katılımcıya aittir.

Önemli Tarihler

Özet göndermek için son tarih: 15 Nisan 2024
Kabul edilen özetlerin ilanı: 25 Nisan 2024
Taslak plan göndermek için son tarih: 27 Ekim 2024
Sempozyum Tarihi: 15-16 Kasım 2024

Sempozyum Mekânı

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu

Düzenleme Kurulu

Prof. Dr. Hidayet Aydar (Türkiye/İstanbul Üniversitesi/Düzenleme Kurulu Başkanı)

Prof. Raşid Kahus (Fas/Abdelmalek Essaâdi Üniversitesi)

Prof. Muhammed Şerifin (Ürdün/Al Albayt Üniversitesi)

Prof. Abdullatif Tilvan (Fas/Mohammed Premier Oujda Üniversitesi)

Prof. Dr. Şaban Süleymani (Kuzey Makedonya/Üsküp İslâmî İlimler Fakültesi)

Prof. Dr. Abdullah el-Hennân (Uman/Câmiatu Sultan Kabûs)

Doç.Dr. Ziyad Ravaşdeh (Türkiye/İstanbul Üniversitesi)

Dr. Abdullah Tırabzon (Bulgaristan/Sofya Yüksek İslam Enstitüsü)

Dr. Selim Çakıroğlu, (Türkiye/İstanbul Üniversitesi)

Dr. Sefer Hasanov (Bulgaristan/Sofya Yüksek İslam Enstitüsü)

Dr. Hadîce Elrawaşdeh (Ürdün/İstanbul Üniversitesi)

Dr. Abdulkerim Merzûk, (Fas/Camiaru’l-Ahaviyyîn)

Arş. Gör. Dokt. Öğrencisi Feyza Çelik (Türkiye/Kilis 7 Aralık Üniversitesi/İstanbul Üniversitesi)

Arş. Gör. Dokt. Öğrencisi Habibe Elmas (Türkiye/Muş Alparslan Üniversitesi/İstanbul Üniversitesi)

Dokt. Öğrencisi Hatice Ece Erçin (Türkiye/İstanbul Üniversitesi)

Dokt. Öğrencisi Hani el-Ğuşeymi (Yemen/Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi)

Yüksek Lisans Öğrencisi Abbas Mukam (Moritanya/İstanbul Üniversitesi)

Bilim ve Danışma Kurulu

Prof. Dr. Abdulaziz Rahmûnî – Arap Dili ve Belagati- Fas, Titvan, Abdel Malek Saadi Üniversitesi

Prof. Dr. Abdulhamit Birışık    -Tefsir – Türkiye, İstanbul, Marmara Üniversitesi

Prof. Dr. Abdullah Emin Çimen – Kıraat – Türkiye, İstanbul, İstanbul Üniversitesi

Prof. Dr. Abdullah el-Hennân – Tefsir ve Kur’an İlimleri – Uman, Câmiatu Sultan Kabûs

Prof. Dr. Abdullatif Taleuan – Kelam ve Akaid –  Fas, Oujda, Mohammed I Üniversitesi

Prof. Dr. Abdülmuttalip Arpa -Tefsir- Türkiye, İstanbul, Sebahattin Zaim Üniversitesi
Prof. Dr. Abdurrahman Tîb – Tarih – Hindistan, Delhi, Jawaharlal Nehru Üniversitesi

Prof. Dr. Adem Apak – İslam Tarihi – Türkiye, Bursa, Uludağ Üniversitesi
Prof. Dr. Adnan Demircan – İslam Tarihi – Türkiye, İstanbul, İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Ali Bulut – Arap Dili ve Belagati – Türkiye, İstanbul, İstanbul Üniversitesi

Prof. Dr. Bekir Kuzudişli – Hadis – Türkiye, İstanbul, İstanbul Üniversitesi

Prof. Dr. Ferhat Koca – İslam Hukuku – Türkiye, Çorum, Hitit Üniversitesi
Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat – Tefsir – Türkiye, İstanbul, İstanbul Üniversitesi

Prof. Dr. Hişam el-Arabî – Karşılaştırmalı Hukuk – Mısır, Fildişi Sahili, Abidjan, Furkan İslam Üniversitesi

Prof. Dr. Hülya Alper  –  Kelam – Türkiye, İstanbul, Marmara Üniversitesi

Prof. Dr. Ilyess  Gouissem – Tefsir ve Kur’an İlimleri – Tunus, Tunus Üniversitesi
Prof. Dr. Karim İfrak – Mushaf Tarihi – Fransa, Paris, Fransa Milli Kütüphanesi

Prof. Dr. Mehmet Dalkılıç – Mezhepler Tarihi – Türkiye, İstanbul, İstanbul Üniversitesi

Prof. Dr. Mohammad Alsheraifin – Hadis – Ürdün, Mafrak, Al-ı Beyt Üniversitesi

Prof. Dr. Mohammed Babiker Alawad – İletişim Bilimleri – Sudan, Hartum, Cezire Üniversitesi

Prof. Dr. Muhammed Abay – Tefsir – Türkiye, Marmara Üniversitesi

Prof. Dr. Muhammed Çelik   – Tefsir   – Türkiye, Diyarbakır, Dicle Üniversitesi

Prof. Dr. Muhammad Ilyas – Hadis – Pakistan, İslamabad, Uluslararası İslam Üniversitesi
Prof. Dr. Mustafa Ertürk – Hadis – Türkiye, İstanbul, İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Necdet Tosun – Tasavvuf – Türkiye, İstanbul, Marmara Üniversitesi
Prof. Dr. Necmettin Gökkır – Tefsir- Türkiye, İstanbul, İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Necmettin Kızılkaya   – İslam Hukuku –   Türkiye, İstanbul, İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Nurettin Gemici – İslam Tarihi – Türkiye, İstanbul Üniversitesi

Prof. Dr. Ömer Çelik – Tefsir – Türkiye, Marmara Üniversitesi

Prof. Dr. Ömer Mahir Alper – İslam Felsefesi – Türkiye, İstanbul, İstanbul Üniversitesi

Prof. Dr. Rachid Mohamed Kohouss – İslam Düşüncesi – Fas, Titvan, Abdel Malek Saadi Üniversitesi

Prof. Dr. Ramazan Humeys – Tefsir ve Kur’an İlimleri – Katar, Katar Üniversitesi

Prof. Dr. Rıfat Türkel – Mezhepler Tarihi – Türkiye, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi

Prof. Dr. Ruqaia Alalwani  –  Islamic Araştırmaları  –  Bahreyn, Bahreyn Üniversitesi

Prof. Dr. Süleyman Berk – Türk-İslam Sanatları Tarihi – Türkiye, İstanbul, İstanbul Üniversitesi

Prof. Dr. Süleyman Kaya – İslam Hukuku – Türkiye, İstanbul, İstanbul Üniversitesi

Prof. Dr. Şaban Süleymani – Kuzey Makedonya – Üsküp İslâmî İlimler Fakültesi

Prof. Dr. Wan Kamal Mujani – Arap Araştırmaları ve İslam Medeniyeti – Malezya, Kuala Lumpur, Malezya Milli Üniversitesi

Prof. Dr. Yasir Abdurrahman Tarşânî – Usul ve Makasid – Malezya, Kuala Lumpur, Uluslararası Medine Üniversitesi

Doç. Dr. Abdul-Ghani Ali Al-Ahjury –   İslam Tarihi- Yemen, Katar Üniversitesi

Doç. Dr. Abdulhamid Al-Shish – Hadis – Irak, Katar Üniversitesi

Doç. Dr. Adem Arıkan – Mezhepler Tarihi – Türkiye, İstanbul Üniversitesi

Doç. Dr. Balhayr Amrânî – Dinler Tarihi – Cezayir, İslam İlimleri ve Kültürü Merkezi

Doç. Dr. Bünyamin Ayçiçeği – Türk – İslam Edebiyatı – Türkiye, İstanbul Üniversitesi

Doç. Dr. Cemal Abdullah Aydın – Arap Dili ve Belagati – Türkiye, İstanbul Üniversitesi

Doç. Dr. Eisa Rabeeh Ameen Ahmad  –  Kelam   – Ürdün, Abu Dabi, Al Ain Universitesi

Doç. Dr. Fikret Soyal – Kelam – Türkiye, İstanbul Üniversitesi

Doç Dr. Ibrahım Rashıd Saıf Alghammarı  –  Usûl-i Fıkıh – Umman, Maskat, Şeriat İlimleri Koleji
Doç. Dr. Marwa Mahmoud Kharma – Kelam ve İslam Felsefesi – Amman, Ürdün Üniversitesi

Doç. Dr. Mesut Cevher  –  Tefsir  –  Mısır, Kırıkkale, Kırıkkale Üniversitesi

Doç. Dr. Muhammed Huvalde – Tefsir – Ürdün, Cereş, Cereş Üniversitesi

Doç. Dr. Musa Alak – Arap Dili ve Belagati – Türkiye, İstanbul Üniversitesi

Doç. Dr. Mustafa Celil Altuntaş – Hadis – Türkiye, İstanbul Üniversitesi

Doç. Dr. Necdet Yılmaz – Tasavvuf – Türkiye, İstanbul Üniversitesi

Doç. Dr. Ömer Mabrakî – Kelam – Fas, Fas, Karaviyyîn Üniversitesi

Doç. Dr. Sujiat Zubaidi   – Tefsir Usulü –   Endonezya, Jawa, Darussalam Gontor Üniversitesi

Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Buzeydi – Sosyoloji – Cezayir, İstanbul, İstanbul Üniversitesi

Dr. Öğr. Üyesi Yahya Zekeriya Maabde – Hadis – Ürdün, Denizli, Pamukkale Üniversitesi

Dr. Öğr. Üyesi Sefer Hasanov, Bulgaristan, Sofya Yüksek İslam Enstitüsü

Dr. Hamza Ferhan – Din Sosyolojisi – Ürdün, İstanbul, Sabahattin Zaim Ünivesitesi

Visited 77 times, 1 visit(s) today
Last modified: Mayıs 2, 2024
Close